19 Eylül 2020 Cumartesi

Fazla karbonhidrat bana bunları yazdırıyor.



Dalın ağırlığını, altı çocuklu serçe annesi test etti.

Daha öncesi var, boylu boyunca atların serbestçe koştuğu şatonun tek fıstık ağacına rüzgar şarkı söyletmişti.


Surlar boyunca tek bir göz pencere dışarıya bakardı onun da sahibi zindanlar kadar karanlık tüylü bir kediydi. Ender de olsa bu pencerede bir çift ayak da  görünürdü. 


Parmakların arasını açma konusunda çalışmalarını sürdürürken "bu toynaklar yani bu ayaklarla ne güzel çile çözülür" düşüncesi geçerdi.


Yıllar sonra bu şatoya tek gecede ek kule inşa ettiler. 

Gemi bacaları çıktılar yetmezmiş gibi üzerlerine.

Hayaletler de o zaman geldi işte.


Kokular vardı, üzüm yapraklarını çaldılar yerine yaprak dolmalar diktiler.


Mahallenin çocuklarından kan aldılar, tahlillerin sonuçlarını daha vermediler. Ama daha önce böcek evi yaptılar, çapraz kanatlı olanları kabuslara saldılar, “hiç yoktan iyidir” dediler.


Uçan balonları vardı ellerinde ama saydam oldukları için hiç kimse görmedi. “Parti on dakika sürecek ona göre nizami sevinin” diye de eklediler.


Nehir, tam bu sırada yer altında kıvrılmaya devam etti. “Simli iplerin kaçakçılığını yapsam kim ne diyebilir ki” hırlayarak iç geçirdi.


Sadece camdan oluşan kafasıyla sansar, “sizinle tanıştığıma memnun olsaydım ne olurdu sanki” hicivli kekeledi.


Mısraların gerekliliğine inanmayan ve kulağı sürekli aynı tonda çınlayan muhabir ise maskesini dirseğinde çok havalı olduğunu hissetti birdenbire..