16 Ekim 2010 Cumartesi

Otto Dix


Sanat tarihinde Goya'nınkilerle karşılaştırılabilecek bir öneme sahip olan savaş resimleriyle tanıdığımız Otto Dix, gönüllü olarak katıldığı Büyük Savaşı betimleyen ünlü Savaş triptiğini yapmak için aradan tam on yıl geçmesini bekler. Bu kadar azman bir konuyla uğraşacak kadar kendini yetkin hissetmez. Savaş deneyimleriyle ilgili pek çok çizim, baskı, resim yapmış olsa bile, bir başyapıt olarak zamanötesi, evrensel bir büyük resim için uzun yıllar beklemeyi gereksinir. Gerçekte, savaş başlangıcındaki Dix ile sonrasındaki Dix arasında farklılık bu kadarla kalmayacaktır. O hiç kuşkusuz kendisi için tek doğru filozof olan Nietzsche gibi, savaşın, insanın kendini yenilemesi için gereksinim duyulan temel güçler arasında doğal bir olgu olduğunu düşünecek ve değerli olan şeylerin değersizleşmeye başladığına tanık olduğu bir gençlik nihilizmine yandaş olarak, 1914 savaşına gönüllü koşan pek çok genç gibi, kendini savaş romantizminin kucağına isteyerek teslim edecektir. Dix ,ne kendisi gibi savaşa gönüllü yazılan Kirchner gibi eğitimini yarım bırakacak, ne de Beckmann gibi travmatik bir şok yaşayacaktır, tersine ön saflarda çarpışacak, Zerdüşt gibi gerçeği kendi gözleriyle görmek isteyip dehşeti tanıyacak ve cephede artık ona da sadece cesetler/ölüm eşlik edecektir. Gerçeği seven bir kişi olarak her şeyi görmeliydim. Kendim için hayatın bütün derinliklerine dalmalıydım.Bu yüzden savaşa katıldım,bu yüzden ilk saflarda gönüllü olarak çarpıştım diyen o yılların genç Dix'i için, dünyayı bilebildiği kadar, kendini de bileceği, insanın ancak kendinde dünyayı, dünyada kendini öğreneceğini söyleyen Goethe gibi, yetkin bir er kişi olmanın koşulu, cesaretini sınayıp soğukkanlılığını bileyeceği bir okuldu savaş.Ve gördü
Genç biri olarak korkmuştum. Cephe cehennem gibiydi. Şimdi bunu anlatırken gülmek kolay ama insanların altlarına doldurduklarını gördüm. İleriye hareket ettikçe korku da azalıyordu. Tam cepheye ulaştığınızda artık korkmuyorsunuz.Bütün bu olguları mutlaka yaşamak zorundaydım. Birdenbire yanımdakinin nasıl düştüğünü, ölüp gittiğini, merminin tam isabetle onu vurduğunu görmek, bütün bunları kesinlikle yaşamak zorundaydım. İstedim bunu. Yani, asla savaş karşıtı değil, belki meraklı biri olabilirim. Bunları kendim için görmek zorundaydım. Ben, bütün bunların böyle olduğunu doğrulamak için her şeyi kendi gözlerimle görmem gereken bir gerçekçiyim. Savaş, kanla yıkanılarak ulaşılan bir katarsisti. Dix notdefterinde bir yandanbitler, fareler, dikenli teller karmaşası, pireler, sıçanlar, kediler, gazlar, mermiler, pislik, makineli tüfek , alev, çelik; savaş işte bu! Şeytanın işinden başka bir şey değil diye yazarken, bir yandan savaşı en gerçekçi biçimde anlatabilecek resimleri için hastanenin pataloji servisinden getirilen bağırsaklar, iç organlar ve kopuk vücut parçaları üzerinde çalışıyordu. Daha sonra özellikle Siperler adlı resmi;1924'de sergilendiğinde, bir tabuya dokunduğu için sanat eleştirmenlerince şiddetle eleştirilecek, ilginçtir Hitler tarafından da Halkın savaşma direncini kırdığı" gerekçesiyle 1937'de "Yoz Sanat" sergisinde gösterilerek 1939'da Berlin İtfaiye Merkezinde yakılacaktır.
Ama ne olmuştu da Dix on yıl sonra, yeniden bu eski konuya dönmüştü? Savaş çanlarının çalmaya başlayacağı bir dönemin arifesinde (1929 yılında başlayıp, Hitler'in tam iktidara oturduğu tarihten bir yıl önce 1932 de bitirdiği) ünlü Savaş triptiğini yapma gereğini neden duymuştu? Büyük Savaş sırasında, Thomas Mann'ın belirttiği gibi Bir kültürün ve Alman halkının yıkılmasına karşı koymak amacıyla tek vücut olmay savaşta başaracaklarına inanmış gençler gibi, Dix, daha önce hiç görmediği kadar tiksindirici şeyler görmüş, Dante'nin cehennemini bizzat yaşamış biri olarak, bu eski konuya dönmek gereksinimini neden duymuştu? Oysa bir dönem dışavurumcu olarak, bir dönem Dada'ya bulaşarak, ardından Alman klasik resimlerine yönelip Yeni Gerçekçi olarak ünlenmişken, 1920'ler Almanya'sının tarihini ve toplumsal hayatını tüm çıplaklığıyla betimleyen portreleri, malülleri, fahişeleri, seks katillerini, insanlığın utanılası çirkin yanını betimlemeyi sürdürürken, savaş konusunu pek çok kez dışavurumcu palet ve üslupla gerçekleştirip, bu çalışmalarını gravüre de uygulamışken, bir büyük resimle aynı konuya neden yeniden dönmek istemişti?
..Weimar Cumhuriyetinde pek çok kitap bir kez daha saçma biçimde kahramanlık propagandası yapıyordu... İnsanlar savaşın getirdiği anlatılmaz acıları neredeyse unutmaya başlıyorlardı... Bu koşullar bana Savaş triptiğini yaptırdı . Ancak sadece bir kez Prusya Akademisi'nin Sonbahar Sergisinde, Berlin'de gösterilebilen bu eser, sandıklara konularak Nasyonal Sosyalist iktidar boyunca gözlerden saklandı. Dix'in gerek Büyük Savaş sırasında yaşadığı, gerekse bundan böyle yaşayacağı hakikat karşısında can vermemek için", kendince direnişinin bir yolunu, gençliğinde büstünü yapacak kadar sevdiği Nietszche'nin buyurduğu gibi "sanat diye bir şeye sahip olmakla" buldu.
Canan Beykal