16 Ekim 2010 Cumartesi

Hannah Höch

Hannah Höch,1889 yılında Gotha'da dünyaya geldi. O dönem, sessiz filmlerin çekildiği, sayılı otomobillerin yollarda dolaştığı, daha çok büyük kara trenlerle yolculuk edildiği, erkeklerin şapkalı, kadınların kaküllü kısa saçlarıyla modayı yakaladıkları yıllardı. Höch kendi deyimiyle, küçük burjuva ilişkilerinin etkisiyle Berlin'e resim öğrenmeye gitti. Charlottenburg'daki Tatbiki Güzel Sanatlar Okulunda Harold Bergen'in yanında eğitimine başladı. Fakat Birinci Dünya Savaşı başladı. Herkes gibi onun da hayatı da olanlardan etkilendi. Artık o pembe hayalleri olan genç bir kız değil, politik görüşü olan ve bütün bu olanlara kafa yoran biriydi. Gotha'da bir sene kızıl haç yardım organizasyonlarında çalıştı. Tekrar Berlin'e öğrenciliğe geri döndüğünde sene 1915 idi. Devlet Tatbiki Sanatlar Müzesi Okulu'nda Grafik öğrenmeye başladı. Farklı eğitimler almaya açıktı. Höch, 1901 yılından beri Berlin'de yaşayan Raoul Hausmann ile dost oldu. Bu arkadaşlık onun hayatının en önemli dönüm noktası oldu. Hausmann'dan bahsederken "Ondan çok şey öğrendim; felsefi düşüncelerin çıkışsız derinliklerinde, dünyevi aşkın yasalarına boyun eğmeyi de..." Yazar Walter Mehring Hausmann'ı "Dada etrafındaki polemiğin kabadayısı, kolajlarıyla, kılık kıyafeti ekşimiş ifadesiyle en kavgacı, en öfkeli dada taraftarı" olarak bahseder. Hausmann figüratif bir ekspresyonistti. Höch ile on yıla yakın beraberliğinde parasızlığı, resim tutkusunu, yardımlaşmayı ve büyük bir aşkı yaşadılar. 1916 yılında Höch Tatbiki Güzel Sanatlar Müzesi'nde Oskar Bangemann'dan ksilografi tekniğini öğrenen Höch, en çok eserlerini kolaj, foto montaj tekniğinde üretti. Resimleri de, kendi iç yolculuğunu, politikacıların komik durumlarını, kadın olmanın özel durumlarının anlatmaya çalıştı. Çok istemesine rağmen çocuğunun olmaması, doğmamış çocuk figürlerini sıkça yapmasına neden oldu. Kendini dokümantalist olarak da tanımladı, kestiği dokümanları da sergiledi. Kolajın rastlantılarına kendini bırakmadı. Malzeme yapmak istediği resmin önüne geçmedi. 1918'de Huelsenbeck, Hausmann, Jung, Baader, Grosz ve Heartfield Dada kulübünü kurdular. Dada konferansları ve çeşitli dada aktivitelerinde Höch, kolajlarıyla Berlinli dadaistlerin belli başlı öncülerinin arasında sayılıyordu. Dönemin entelektüelleri arasında yerini almayı bildi.
1921 uzun yolculukların, çeşitli arayışların başlangıcı oldu. Dokuz sene sonra Amsterdam'da kişisel sergilerini açtı. Resminde, baktığımız yeri kendimizin belirlediğini, her şeyin değişebilirliği, kavramların değişe bilirliğini anlatmak istedi. 1930 yılından sonra giderek yalnızlaşmaya başladı. Hollanda'da kaldığı süre içinde Berlin'deki sanat dünyasıyla bağları kopmaya başladı. Yağlı boya resimlerinde dada döneminin biçim ve konularını kullanmasına rağmen, anlatımı soyutlaşmaya başladı. 1932'de Dessau'da Bauhaus'da bir Hannah Höch sergisi hazırlanmak istenildi. Fakat sanatçıya resimleri kısa zaman sonra geri gönderildi. Çünkü Nasyonal Sosyalist Eyalet Hükümeti Bauhaus'u kapattı. Höch, Berlin'in kuzeyinde bulunan Heiligensee'de inzivaya çekildi. Burada terkedilmiş bir hava limanının bekçi kulübesi Höch'ün son ikametgahı oldu. Aynı zamanda dada geçmişine ait bir çok eseri, Nasyonal Sosyalistlerin elinden kurtarmayı başardı. İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra; Nasyonal Sosyaliszm'in "soysuz" olarak tanımladığı sanatçılar arasında ilk sergi açabilen sanatçı Höch olmuştur. Kendi ülkesi dışında da Avrupa'da en önemli müzelerde sergi açma fırsatı buldu.1978 yılında 89 yaşında Berlin'de hayata gözlerini yumana kadar çalışmaya ve sergiler açmaya devam etti.
Resimlerinde malzemenin bile (kesilen dokümanların) tek başına tarihe tanıklığı, günlük hayatın objeleri aslında, zaman için anlamsızlaştığı ve hatta komik duruma düştüğünü görmek insanı etkiliyor. Bir kadın sanatçının gözüyle kendimize, çevremize, tarihe bakmak çok iyi bir fikir.
ı.d