16 Ekim 2010 Cumartesi

Max Ernst


Max Ernst döneminin en etkileyici, en farklı sanatçılarından biri, 20 nci yüzyılın diğer devi, Picasso ile birbirine tamamlayan kutuplar olarak tanımlanmıştır. 1891 yılında Almanya'nın Köln kenti yakınlarında dünyaya geldi. Babası sağır dilsiz okulunda öğretmen olsa da aslında kendisi gibi "tüm gönlüyle" ressam. 1 inci Dünya Savaşı öncesi Bonn üniversitesinde felsefe ve psikoloji okudu, yerel gazetede geleneksel sanatı sert bir dille eleştiren yazılar yazdı. Savaş yıllarında cephede Fransızlara karşı savaşmak zorunda kaldı. Savaştan sonra, akademik resim eğitimi görmeden babasından öğrendiği tekniklerle yola çıkarak sanatçı mesleğini seçti. Savaşın neden olduğu kaos, ekonomik ve moral çöküntü sanatta da değişimleri hızlandırdı, muhafazakarlarla asi ruhlu modernciler arasındaki uçurum giderek büyüdü. Dışavurumculuk, kübizm yanısıra dadacılık, gerçeküstücülük hep elinde büyüdü. Dönemin en önemli şair ve ressamlarıyla beraber oldu, kolaj, resim, litografi, heykel, sahne dekor ve yazılarında bu etkileri barındırdı. Kendi bulduğu frotaj (karışık teknikle baskı - kolaj) tekniğiyle sanatını giderek özgün hale getirdi. Malzemelerin derinliği ve değişkenliği onu heyecanlandırdı, resimde "resmin ötesini" arardı hep. Bu macerayı, sonucunun tam olarak nereye gideceğini bilememe halini, rastlantının gücünü önemsedi. Deney yapma zevkiyle, ressamın sürekli bir arayış içinde olması gerektiğini savundu: "Ressam kendini bulduğu zaman bitmiştir". Anavatanı Almanya ile arası hiçbir zaman iyi değildi, dar kafalılıktan, para ve güç hırsından nefret ederdi. 1922'de yerleştiği Fransa'da, büyük ölçüde rahatlar. Yine de "düşman ülkenin vatandaşı" olarak 2nci Dünya Savaşı başladığında gözaltına alınır, Fransız kamplarda sürünürdü. Fransa işgal edilince bu sefer Gestapo peşine düşer. 1941 yılında Amerika'ya kaçmayı başarır. Bir süre New York'ta kaldıktan sonra Arizona'da hayal ettiği ışık, ıssız gecelerin çok sevdiği gökyüzü, tuhaf ve gizemli kaya formasyonları onu büyüler, ufacık bir köyde kendine ve son karısına ev yapar. 1948'de Amerikan vatandaşı olur ancak esas vatanı olarak kabul ettiği Fransa'ya 1953 yılında döner, beş yıl sonra da Fransız vatandaşlığına geçer. Almanya'dan gidişi o gidiştir, hiçbir zaman doğduğu ülkeye bir daha yerleşmez.
Max Ernst'in resmin, baskı ve kolajlarında belirgin bir şiirsellik, insanı iten bir gerilim, sürükleyici ve nükte dolu bir kitap kadar öykü vardır. Bütün bu parçalar, kaybolmuş bir hayatın, felsefenin, mekanların ip uçlarıdır. Baskı teknikleriyle, çoğaltmaların amacı sanatta, tek obje olmaya rededme durumundandır. Sanatçı tabulaştırılmaz, geleneksel boya teknikleri umursanmaz. Her obje ancak düşünce gücüyle anlam kazanabilir. Max Ernst' in en büyüleyici kılan da her türlü uzlaşmaya uzak kalmasıdır.
ı.d