16 Ekim 2010 Cumartesi

Erol Akyavaş

1932 İstanbul doğumlu Erol Akyavaş, sanat hayatına 1950'de Güzel Sanatlar Akademisi, Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesinde misafir öğrenci olarak başladı. O dönem İstanbul'da resim öğrenebileceği en yenilikçi ve en sıra dışı atölye Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesiydi. Klee, Miró gibi sanatçılardan etkilenmesi bu senelere denk gelir. Öykücülüğü en aza indirilmesi, soyutlama ile dekoratif anlatımların ön plana çıkarması bu sebeptendir. 1950-53 yılları arasında Floransa Güzel Sanatlar Akademisi'nde atölye çalışmalarına katıldı. Paris'te André Lhote ve Fernand Léger ile çalıştı. Kübist eğilimli resimler yaptı. 1954'de ABD'ye yerleşti. Chicago'da Illinois Institute of Technology'de mimarlık eğitimi aldı. Kısa bir süre mimarlık yaptı. Hiçbir zaman modern mimarinin estetiğini sevmedi. Bireysel sanatlar her zaman ona daha cazip geldi. Onun deyimiyle mimarlık "Bezdiren bir şey. Bütün sanatlar arasında başkasının aletiyle gerdeğe giren tek sanat." İlk tercihi olan resme geri döndü. Avrupa'da, Amerika'da sergiler açtı. 1961'de bir resmi, New York'taki Museum of Modern Art tarafından satın alınarak koleksiyona dahil edildi.
İslami geleneğin, inanışın, çağdaş yorumunu yaptığı için hem yurt dışında hem de ülkesinde eleştirildi. Amerika'da koleksiyoncular bunu kötü bir şaka olarak algılamak istediler. Aslında onun temaları tamamen kendine ait, iç dünyasından gelen imgeler ve mistik öğelerdi. Avrupa'da bu sorunu yaşamadı. Bu durumu kendisi bir röportajında "İngilizler, Fransızlar, daha doğrusu Almanlar hiçbir zaman lafını bile etmediler. Politik baskı Almanya'da hiçbir zaman söz konusu olmadı. Amerika'da resmen 'yapma' dediler." diye anlatıyor.
1990'da Berlin'de 'Şimdiki zaman sonsuzluk' sergisine katıldı. 1991'de Sankt Petersburg'da Benois Palace'da Palitra Galeride 'İkonoslar için ikonlar' adlı enstalasyonunu sergiledi. Erol Akyavaş resminde her dönem ayrı imgeleri kullanmıştır. Kapılar, kaleler, labirentler, ikonlar bunlardan bazılarıdır. Sembollerle iletişim kurduğumuz için, bunların simgesel değerleri yada değersizlikleri onu ilgilendirdi. İkonları tanımlarken: "İki bin yıllık bir drahmiyi elime aldığında düşünüyorsun, bunun için kıyametler koptu. Benim için ise ancak tarihi bir değeri var. Ama hiçbir gücü yok. Bunlara bir zamanlar çok bel bağlanmış sonra onların yerine başkaları gelmiş. O paranın ezikliği, bitkinliği....." Labirentleri için ise: "Labirent burada metafor. Metafor da ne olduğu labirentin içinde saklı. Hz. Mevlana'nın 'içindeki içinde saklıdır' lafı çok önemlidir. Burada labirentten kast edilen, Hepimizin varmak istediği bir nokta var, oraya varmak için bir yoldan geçiyoruz. Bu yollarda kavşaklardan geçiyoruz. Muhakkak bir karar veriyoruz bu kavşaklarda. Bunların hepsinde doğru karar verdiğimizde, o noktaya varılıyor. Bunu da en iyi anlatan şekil labirent oluyor." diye anlatıyor.
Yapıtlarındaki soğuk anlatım, ayrıntılı simgeler, Erol Akyavaş'ın resimlerini dışarıdan bir göz olarak izlemeyi gerektiriyor. Hiçbir zaman felsefesini ya da simgeler deki gerçek anlatımı bilmeden içine almıyor. Özelikle tasavvufta geçen cümlelerin yardımıyla resimlerin anlatımı kolaylaştırılıyor. Sanatçıyı tanımak için hangi dönemlerden geçtiğinin bilmemiz ona yaklaşmamızı kolaylaştırıyor.
ı.d