4 Eylül 2011 Pazar

Hırrrr demek istiyorum bazen:


Senden şikayetçi gibi olmak istemiyorum ama bazen çekilmez olabiliyorsun hayat.
Bayram dolayısıyla yedim,
kahve yaptım, yedim, uyudum, yedim, buz gibi suya girdim, yedim,
TV seyrettim, sonra gene yedim diye bilirim.
Tatil dönüşüm tam bir felaketti: Varan Turizm bize resmen Meksikaya kaçan mülteci mamelesi yaptı. Allahtan TRT’den arkadaşım Name otobüsteydide yaklaşık altı saatlik rötörlü gelişi cinnet geçirmeden atlattım.
Kısaca şöyle oldu yola çıktık Varan otobüsü klimaların çalışmadığını söylemiyerek sesizce yola devam etmek istedi. İçerisi 40 dereceye varıncada önce bebekler ağlamaya sonra kadınlar bağırmaya başladı. Erkekler ise olayı çözmek için teoriler uydurup durdular (iyiki hiç biri uygulanmadı da şu an hayattayız).
Susurluğa geldiğimizde üç saat bekleme ihtimalimizi tabiki söylemediler,
herkes kanka oldu bu sırada.
Yanımdaki kızla Varanı intenetten çökertmenin planını yaptık.
İstanbul’a geldiğimizde 12’yi bulmuş içimdeki Polyana çoktan intahar etmeye karar vermişti bile...
Herneyse sonra üç ayrı otobüs bir servis bir taksi aracıyla evime ulaştım.
Saat 2:15 di ve asla bu sinirle uyuyamazdım.
Kitap, tv, çizim üçgeninde birkaç tur atınca uyumuşum.

Burada bir sürü şey değişmiş mesela face gereksiz (kesin bunlar için habire toplantı yapmışlardır)  uygulamalar koymuşlar.
Tarlam almış başını gitmiş.
Mail boxım ise tam bir at pazarı,
bunları düzeltmem bir haftamı alır.
Tatilde az televizyon seredeyim dedim (gündüz kuşağını seyretmem)
hep magazin programı vardı. Gene o kadınlar ve onların selülüitleri yaaa......
ne zaman bu memleket bu yağlara olan takıntısını bitirecek?
Dejavu gibi, bende tam şuraya anons geçmek istiyorum:
Helin Avşar sivilcelerinden nasıl kurtulacaaaaaaaaaak,,,,,,hiçbir zamaaaaaan.....