şüpheli olmayan site: Nisan 2012

Sıkı bir çalışmayla baya bi önlük diktim,
Zencefil yakında Nişantaşın'da bir etkinliğe katılacak (haberdar ederim)
onlar için hazırladım,
bir tek ütü işi kaldı kaldı.

Gel de iPad alma şimdi...

Hazır yeri gelmemişken şunu da paylaşayım pinterest bitecek devler liginde olamayacak diye haberler okuyorum çok komik :) çünkü face in derdi başka pinin ise başka. pinterest tam bir sanatsal paylaşım yeri, "yap yapıştır" zaten peşinden koşulan şey genelikle editörler oluyor kim iyi yayını nerede yapıyorsa oraya gidiliyor.

Facebook benim için tamamen illüstrasyon çocul kitap ve yayıcılık sitesi haline geldi mesela ve tabi farmwille başka bir yerden oynamak aklıma bile gelmiyor.

çok zengin olunca destekleyeceğim dergi

mutfak önlüklerinin hepsi satılmış da :)

Korsanlar
Peter Lord ve Jeff Newitt’in birlikte yönettiği, Hugh Grant ve Salma Hayek’in seslendirenler arasında yer aldığı ‘The Pirates! Band of Misfits/ Korsanlar’ Gideon Defoe’nun aynı adlı çocuk kitabından uyarlandı.

böyle başlık atmayı TV den öğrendim yoksa normal hayatta bir ayakkabıdan beklemememiz gereken bir hareket.

yuvada çekim yaparken bir çocuk gelip bize "yerdeki leke boya değil kan" dedi. Ama bunu

herkese ayrı ayrı neredeyse beş kere söyledi.

Sanki bir cinayeti çözmemizi bekler gibiydi. Çok güldük,

çünkü yerdeki leke tabi ki kurumuş boyaydı.

karşılıksız aşk

Piyanist tam Ray Charles olmuş:)

Facede bir sürü yabancı illüstratör arkadaşlarım oldu,
sonra şöyle bir manzara çıktı: biz Türkler hep dertliyiz, her alanda kavgalıyız ve daha kötüsü kaygılıyız (bu hastalığın adı da var ya neyse) adamların derdi ise "şu renk boyayı nereden bulabilirim" gibi.

google ın diline düşmektense...

Eskiden çok daha tarzmış insanlar ne ara tektipleştik?

http://www.iztv.com.tr/program.aspx?id=1572

“Çocukluğumda, haberler, akşamları radyodan dinlenirdi. Akşam ajansında önemli bir haber verilirse, çocukları sustururlardı. Biz de ajansa kulak kesilirdik, elimiz ayağımız tutulurdu… En çok etkilendiğimiz haberler, maden ocağı göçükleriydi. O anda hayat durur, herkesi derin bir hüzün kaplardı…”

Zonguldak ismi hafızamda yıllarca böyle yer etti diyen ressam Su Yücel, bu kez Zonguldaklı madenci eşleriyle buluşuyor. Onların uzun bekleyiş öykülerinden yola çıkarak atölyeler kuruyor. Zonguldak merkeze bağlı madenci köyleri Çukurören ve Keller’de kurulan atölyelerde kadınlar maden işçisi eşlerinin, babalarının, oğullarının da kullandığı baretlere ve uğruna hayatların yitip gittiği kömürün konulduğu kovalara kendi bekleyiş öykülerini resmediyor. Su Yücel, ortaya çıkan eserleri Karadon Maden Ocağı’nda, zorlu öykünün baş kahramanları için sergiliyor. İz’de İzleyin!